practice

Miras Hukuku

Miras hukuku, insanların ölümlerinden sonra malları üzerinde yapmak istedikleri ölüme bağlı tasarrufları ve ölümleri halinde, gaipliğine karar verilmesinden sonra veya ölüm karinesinin varlığı halinde mirasa konu mallarının, terekelerinin yasal mirasçılar ve diğer mirasçılar arasında ne şekilde paylaştırılacağını, borçlarının nasıl ve hangi sırayla ödeneceğini inceleyen bir özel hukuk dalıdır.

Miras hukuku ülkemizde Türk Medeni Kanununda düzenlenmektedir. Miras bırakandan kalan malların tereke yahut mameleklerin devrine ilişkin veraset işlemleri de hukuk mahkemelerinde yapıldığı kadar, noterliklerde oluşturulan nüfus kayıt sistemleri üzerinden de belgelen dirilmektedir. Kimi zaman miras bırakan vasiyetname hazırlayarak mal varlığı için ölümünden sonra tasarrufta bulunmayı amaçlamaktadır. Vasiyet, bir kişinin ölümünden sonra geçerli olmak üzere, bir veya birden fazla kişiye belirli bir mal bırakması işlemidir. Vasiyet, ölüme bağlı bir tasarruftur. Vasiyet sözlü veya yazılı olabilmektedir ve yazılı vasiyette bulunma sonucunda ortaya çıkan belgeye de vasiyetname denmektedir.

Ancak vasiyetnamede yazılanların açık ve anlaşılır olmaması halinde çeşitli yorum kurallarına göre yorumlanması ve miras bırakanın vasiyetnameyi yazarken amaçladığı iradenin ortaya çıkarılması sonucu doğmaktadır.

Mirasçılık belgesinin alınması,
Mirasçılık belgesinin iptali davaları,
Mirasın reddi, miras şirketine mümessil atanmasına ilişkin davalar,
Mirasta defter tutulması,
Terekede ihtiyati tedbirler,
Tenkis ve mirasta iade davaları,
Vesayet ve kayyım davaları,
Vasiyetnamenin iptali davaları,
Veraset ilamı çıkartılması(Mirasçılık Belgesi),
Mirasçılık haklarının korunması ve denetlenmesi ve benzeri konularda hukuki hizmet vermekteyiz.
İnsan, her canlı varlık gibi doğar, yaşar ve ölür. İnsanın doğumunun birey, aile, toplum ve devlet açısından birçok hukuki sonucu olduğu gibi ölümünün de bir takım hukuki sonuçları mevcuttur.

Miras hukuku, sağlar arası ve ölüme bağlı tasarrufların düzenlendiği hukuk alanıdır. Hukuki işlemlerin çoğunluğu Sağlar arası hukuki ilişkileri düzenlese de, ölümün hukuki bir fiil olarak sonuçlar doğurması miras hukukunun özel olarak düzenlenmesini kaçınılmaz kılmıştır.

Kişinin ölümü ile, malvarlığının tamamı ( alacakları ve borçları da dâhil olmak üzere ) bir kül halinde yasal mirasçılarına geçer. Miras üzerinde kimlerin hakları olduğunu yani, kimlerin mirasçı olduğunu göstermek üzere mahkemeden “veraset ilamı” (mirasçılık belgesi) alınır. Mirasçılık belgesinde mirasçıların tereke üzerindeki pay oranları da yazmaktadır. Mirasçılık belgesi aksi ispat edilene kadar geçerlidir.

Bir kişinin mirasçıları yasadan kaynaklanan mirasçıları ve kendisinin atadığı kimseler olabilir. Yasadan kaynaklanan mirasçılar, yani yasal mirasçıları zümre sistemiyle tespit edilmektedir.

Zümreler başka bir ifade ile miras dağılımı kısaca aşağıdaki gibidir:

1. Zümre – miras bırakanın altsoyu

2. zümre - miras bırakanın ana-babası, miras bırakanın ana-babası miras bırakandan önce ölmüşse miras bırakanın kardeşleri

3. Zümre – miras bırakanın büyük annesi ve büyük babası, bunlar eğer miras bırakandan önce ölmüşse bunların altsoyu mirasçı olacaktır.

Sağ kalan eş ise bütün zümreler ile mirasçı olacaktır. Bununla beraber evlatlığın ve devletin mirasçılık durumları da özel olarak düzenlenmiş mirasçılık durumlardır.

Mirasçılar mirası kabul etmek zorunda değildirler. Mirasçıların mirası reddetme ( reddi miras) hakları vardır. Mirasın reddedilmesi ölümün öğrenilmesinden itibaren 3 ay içinde yapılması gerekir. Eğer sürenin geçmesi söz konusuysa reddi miras hükmen red davası açılarak yapılacaktır.  Hükmen red davasının özel şartları mevcuttur.

Miras hukukunun önemli alanlarından biri de ölüme bağlı sözleşmeler yani bilinen adıyla vasiyetlerdir. Miras sözleşmeleri ( mirastan feragat sözleşmeleri ) ve vasiyetnameler olarak düzenlenmektedir. Vasiyetnamelerin ve miras sözleşmelerinin ölüme bağlı tasarruflara ilişkin özel düzenlemeleri ve detaylı şekil şartları vardır. Eğer bu hukuki işlemlerin yapılması sırasında şekil şartlarına uygun davranılmaz ise hukuki işlemler geçerli olmaz.

Miras bırakanın her türlü tasarrufu yapması halinde dahi, bazı mirasçılarının miras paylarının azaltılması mümkün olmayacaktır. Buna saklı pay mirasçılığı denilmektedir. Saklı pay mirasçıları, alt soy ( çocuklar, torunlar, onların torunları ) , anne ve baba, sağ kalan eş olarak düzenlenmiştir. ( Daha önce kardeşlerin de saklı payı bulunmaktayken kardeşlerin saklı pay mirasçılığı 2007 yılında yapılan değişiklik ile kaldırılmıştır. )  Mirasçıların bu saklı paylarının korunmaması, özellikle eşten, evlilik dışı çocuklardan ve diğer mirasçılardan mal kaçırılması halinde  “tenkis davası” ile saklı paylara yapılan haksız müdahale önlenir.  Ayrıca mirastan mahrum edilmeye çalışılan, pay verilmeyen, evlatlıktan çıkarma, evlatlıktan red, kız çocuklara miras bırakmama, kardeşlerin daha çok mal alması  gibi adlar altında ve miras bırakan ölmeden önce yapılan devirler ile mal kaçırılan mirasçılar da koruma altındadır. Yine evlat edinilen çocuklar da miras hukuku anlamında koruma altında olup, evlatlık olduğu için mirastan mahrum bırakılmaya çalışılanlar için yasa maddeleri mevcuttur.

Son olarak da yasal mirasçıların, miras bırakandan miras paylarına mahsuben elde ettikleri sağlar arası karşılıksız kazandırmaların, denkleştirmeyi sağlamak amacıyla terekeye geri vermeleri söz konusudur. Miras bırakanın çeyiz veya kuruluş sermayesi vermek ya da bir mal varlığını devretmek veya borçtan kurtarmak ve benzerleri gibi karşılık almaksızın altsoyuna yapmış olduğu kazandırmalar, aksi miras bırakan tarafından açıkça belirtilmiş olmadıkça denkleştirmeye tabi tutulmuştur. Buna mirasta denkleştirme denmektedir. Yani miras bırakan bazı mirasçılara daha fazla miras bırakmak maksadıyla hayattayken malvarlığı bırakırsa bunun karşılığında “mirasta denkleştirme davasıyla” bozulan miras oranları dengesi tekrar kurulmaktadır.

  • Paylaş:

0 Yorum

Henüz onaylanmış yorum yok! Yazıya ilk yorumu siz yazarak düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.

Yorum Yaz